SON TÜKETİM TARİHİ
1985 yılının son günü. Annesi ve babası dışarıda bir programa gittiği için yılbaşı gecesini bir arkadaşımızın evinde geçiriyoruz. Saat sekize doğru toplandık. Yaklaşık 10 kişiyiz. Arkadaşım Hayri’nin annesi çıkmadan önce her türlü hazırlığı yapmış, derler ya “Sofrada bir kuş sütü eksik”. Aramızdan birkaç kişi müzikle ilgilendiği için gitarlarımız da bizimle beraber, çalıp söylüyoruz, vokal denemeleri yapıyoruz. Gecenin belgelenmesi için taşınabilir bir kaset teyp ile ortam sesleri de kayıt altında. O zamanlarda teknolojik imkanlar teyp ile sınırlı.
Sofraya oturduk, bir yandan atıştırıyor, bir yandan masa başı muhabbeti ve şarkılarla devam ediyoruz. Herkes bir konuda fikir yürütüyor, fıkra anlatıyor, başından geçen komik olayları hatırlatıyor.
Masada türlü yiyeceklerin dışında kangal halinde, kesilmemiş bir sucuk var. Bu muhabbet içinde birimizin sucuğu dilimler halinde kesip servise hazır hale getirmesi gerekiyor ama kimsenin yanaştığı yok.
İhale bana kaldı. Sucuğu aldım ama öyle hemen kesmek olmaz, işi biraz eğlenceli hale getirmek lazım. Sucuğun üzerinde rulo şeklinde sarılmış bir etiket var. Üzerinde marka, logo, firma adı ve son tüketim tarihi yer alıyor. Son tüketim tarihi ise şimdiki gibi yüksek teknoloji ile mürekkep püskürtmeli veya lazer oyma ile yazılmamış, bildiğiniz stampa mürekkebi ve kaşe ile basılmış. Etiketi yüksek sesle okumaya başladım.
Ben — Komikoğlu sucukları, yılların getirdiği lezzet.
Arkadaşlar — Ya keseceksen kes şunu da yiyelim.
Ben — Yüzde yüz dana etinden hijyenik ortamda el değmeden imal edilmiştir.
Arkadaşlar — Uzatma işte, kes gitsin.
Ben — Son tüketim tarihi 31 Aralık 1985!
Birden ortalığı bir sessizlik kapladı. Aslında son tüketim tarihine daha çok vardı ancak muzurluk olsun diye ben öyle söylemiştim.
Ben — Millet, hemen kesiyorum, şurada 3 saatimiz kaldı, yeni yıla girmeden hepsini bitirmemiz lazım.