AFGAN TAZISI
80’li yılların sonları... Şişli’deki evimizin birkaç sokak ötesinde yaşayan, 60’lı yaşların ortalarında bir kadın, Fatma abla.
Fatma ablanın çok değişik bir hobisi vardı. Neredeyse meslek haline gelmiş bir hobi. Köpekler ile ilgilenmek. Şimdilerde bir sektör konumuna gelmiş “köpek pansiyonu” kavramı o dönemlerde Fatma abla tarafından evde bakım hizmeti halinde icra ediliyordu. Özellikle bahar ve yaz dönemlerinde kendisine birkaç günlüğüne bırakılan köpekler, tüm ihtiyaçları karşılanarak bakılıyor ve sonrasında sahiplerine teslim ediliyordu. Bu ihtiyaç giderme operasyonlarında ara sıra benim de payıma düşen görevler oluyordu. Köpekleri gezdirmek gibi.
O hafta sonu gezdirilmesi gereken köpek bir Afgan Tazısı. Uysal, sakin bir hayvan ancak çok büyük ve güçlü. Neredeyse belime kadar gelen boyu var. Simsiyah uzun tüyleri, uzun burnu ile asil bir hayvan.
Şişli’nin arka sokalarından aldığım köpeği gezdirmeye başladım. Aslında, ben mi onu gezdiriyorum, o mu beni belli değil. O kadar güçlü ki. Hele bir de koşmaya kalkarsak yetişemiyorum. Adı üstünde tazı işte. Hangi akla hizmetse Cumartesi günü öğle saatlerinde Osmanbey tarafından Rumeli Caddesi’ne girdik. Tazı önde ben arkada Nişantaşı yönüne doğru gidiyoruz. Karşımızda yoğun bir insan trafiği var ancak biz yürüdükçe fermuar gibi kenarlara açılıp yol veriyorlar.
Bahar aylarında Rumeli Caddesi üzerinde, dükkan önlerinde oturup tülbent içinde lavanta satan kadınlar olurdu. İşte tam böyle bir satıcının önünden geçerken bizim sevimli tazı kadına yaklaşıp büyük bir sevgi ile kadının yüzünü yaladı. Düşünsenize, çömelmiş oturuyorsunuz, boyu sizden daha büyük olan bir köpek gelip sizi yalıyor. Beklenen son, kadın bir çığlık atıp kendinden geçti, belki de bayıldı. Hemen arkadaki dükkandan birileri çıktı, kadına kolonya koklatıp kendine getirmeye çalıştılar, su verdiler. O sırada etrafıma baktığımda 10 civarı koyu tenli adam gördüm. Galiba kadının yakınlarıydı. Ne kadar da çabuk toplandılar. Belli ki cezamı kesecekler ama köpekten çekiniyorlar. Ben defalarca özür dileyerek yavaşça oradan uzaklaşmaya başladım. Hızlı adımlarla Şişli’nin arka sokaklarına ilerleyip köpeği yerine teslim ettim ve derin bir nefes aldım.
Bir Cumartesi günü tıklım tıklım dolu Rumeli Caddesi’nde Afgan Tazısı ile ne işin var? Olacağı buydu işte...