DENİZDEN GELEN OLTA TAKIMI
Kendimi bildim bileli balık tutmaya meraklıyım. Benim için her zaman kafamı kurcalayan sorunları bir süreliğine unutup huzur bulma aktivitesi olmuştur. Balık tutmak önemli değil, insan yeter ki o ortamda bulunsun. Artık eskisi gibi olmasa da özellikle lüfer ailesinin İstanbul Boğazı’ndan geçmeye başladığı Ekim-Kasım aylarında yapılan yemli gece avları benim için en güzel ortamlardan biri.
Yine bir Kasım akşamı, hava buz gibi, kararmak üzere ve ben olta takımlarım, termosta kahvem, bir iki atıştırmalık ve katlanır sandalyem ile Kalender Orduevi karşısında balıktayım. Etrafta tek tük balık yakalayan olmuş, o gece balık yapacak gibi görünüyor. Takımları hazırladım, önceden yemlik olarak kesip hazırladığım istavritlerden birini taktım ve oltayı denize salladım. Yarım saat kadar sonra lüfere yakın bir sarıkanat ile siftah yaptım. Gece uzun, böyle giderse iyi bir av olacak gibi.
Bilenler bilir, İstanbul Boğazı dipleri aslında amatör balıkçıların korkulu rüyası gibidir. Her av sırasında en az 2-3 takım takılır ve kopar gider. Bu yüzden her zaman yanımda fazlasıyla yedek takım bulundururum. Ben de ilk takıma elveda dedikten sonra yeni takım ile ava devam etmeye başladım. Oltaya balık vurduğunda eğer zamanında hareket edilmezse yem parçalanır ve balıklar için cezbedici olmaz. O yüzden ara sıra oltayı çekip yemi tazelemek gerekir. Yine yem tazeleme için oltayı çektiğimde boğaz diplerinde yatan binlerce kopmuş olta takımlarından biri benim oltaya takılarak geldi. Halk arasında “Denizde bulunan şey bulanındır” diye bir söz vardır. Tabii ki sahipsiz bir tekne için geçerli değil bu, ancak maddi değeri yüksek olmayan eşyalar için belki. Ben de biraz önce dipte bıraktığım takım yerine bir takım çektiğim için sevindim. Tam o sırada komşu avcılardan genç biri yanıma geldi.
Genç — O benim oltam ver onu.
Ben — Nasıl yani? Ben onu denizden çektim. Hem senin olduğu ne malum? Hepsi birbirine benzer.
Genç — Vereceksin işte, o benim. Biraz önce oltam koptu, denizde kaldı.
Akşam akşam iş aldık başımıza. Normalde balıkçılar birbirlerine destek olurlar, eksik takımınız, yemlik balığınız yoksa verirler, yiyecek ve içeceklerini paylaşırlar. Benim de komşu avcılara yedek takımlarımdan verdiğim çok olmuştur. Ancak bu tip bir davranış ile ilk kez karşılaşıyordum.
Ben — Senin olduğuna eminsin yani.
Genç — Evet eminim, o olta benim.
Denizden çektiğim olta takımını aldım, hemen bir metre ileriye tekrar denize attım.
Ben — Oltan orada, ben aldığım yere geri bıraktım. Git oradan al ve kullan.
Genç adam şaşkın şaşkın yüzüme baktı. Eğer insan gibi yedek takımı olmadığını söyleseydi seve seve ona hediye ederdim. Ancak bu davranışı hoşuma gitmedi. Umarım ona iyi bir ders olmuştur.
Biraz önce dışarıdan söylediği karışık pideden iki dilim ikram eden komşu balıkçıya bir bardak sıcak kahve vererek teşekkür ettim. Balıkçı oltasının başında olmalı. Haydi rastgele...